Antalya'da 'Deprem Dirençli Antalya' söyleşisinde konuşan Prof. Dr. Naci Görür, Türkiye'de deprem gerçeğini anlattı. Deprem konusunda bilinçlenmenin önemine vurgu yapan Görür, "Türkiye hiçbir zaman bu depremlerden kurtulamayacak, depremler bitmeyecek ve sona ermeyecek" diyerek tehlikenin her an devam ettiğine işaret etti.
"DEPREMLER BİTMEYECEK"
Türkiye’nin 13 milyon yıl önce oluşan genç bir levha üzerinde olduğunu belirten Prof. Dr. Naci Görür, “Türkiye hiçbir zaman bu depremlerden kurtulamayacak, depremler bitmeyecek ve sona ermeyecek. Kendi kendimizi aldatmayalım. Yapılacak şey deprem dirençli alanlar meydana getirebilmek. Türkiye’nin de deprem dirençli yerleşim alanlarına sahip olması lazım. Her depremde 80-90 bin insanımızı toprağa veremeyiz. Ayıptır, günahtır, bunu kabul etmemiz mümkün değil. Türkiye’de uyandığınız zaman herhangi bir yerde 7 ve üzeri deprem olabilir. 5 ve üzeri depremler inanılmayacak derecede ölüme neden oluyor. Biz bunu anlatmaya çalışıyoruz. Halk olarak siz olmadan bu iş olmaz. Siyaset halkın dediğini yapar ve ona göre plan program yapar. Halk da nedense bu işi ciddiye almıyor. Ne zaman ciddiye alacağız onu da merak ediyorum. Biz ne zaman denetim ve gözetimi sürdüreceğiz. Halk olmadan siyaset ne yapabilir. Karar veren sissiniz. Biz burada particilik yapmıyoruz, deprem siyaset üstüdür” dedi.
"ZEMİN SAĞLAM DEĞİL, GÖKDELENLERDEN UZAK DURUN"
Antalya’nın bir an önce depreme hazırlanması gerektiğine dikkat çeken Görür, "Antalya depreme dirençli hale gelecek. Ne demek bu? Deprem Antalya’ya geldiği zaman depremi minimum hasarla atlatacak demek. Hatta günlük yaşamı bile değiştirmeyecek. 7 Şubat depremlerinden sonra Japonya’da 7.6 büyüklüğünde deprem oldu 131 kişi hayatını kaybetti. O deprem Türkiye’de olsa on binleri toprağa verirdik. Bu tur ülkeleri geri kalmış ülke sınıfına dahil ediyorlar. Antalya’nın çok büyük bir kısmının oturduğu zemin sağlam değil. Falezlerde sağlam değil. Bu akarsular önemli miktarda alüvyonları körfeze depoluyorlar. Antalyalılar ilk binalarını öyle çok yüksekte yapmamış, zemine uygun yapmış. Şimdi gördüm ki rant hastalığına yakalanmışlar. Gökdelenler dikilmeye başlanmış, ne kadar çok yaparsanız tehlike o kadar buyur. Bu gökdelenlerden uzak durun, deprem dirençli bir Antalya için bunlar gerçekten son derece sakıncalıdır” ifadelerine yer verdi.
“HER AN 7 VE ÜZERİNDE DEPREM ÜRETEBİLİR”
Antalya’nın doğu, batı ve kuzeyken aktif faylarla çevrili olduğunu ve körfez dolgusunun üzerine inşa edilen şehrin güvende olmadığını söyleyen Görür, "Bu fay kuşaklarında olacak bütün depremler Antalya’yı önemli ölçüde etkiler. 100 kilometrelik çap depremden etkilenir. Antalya’nın güneyinde Akdeniz’in içerisinde Kıbrıs Girit bölgesinde dalma batma zonu var. Gayet büyük depremler üretebilir. Girit yakınlarında 8 ve üzerinde depremler üretmiş. Her an 7 ve üzerinde deprem üretebilir. O halde ne yapmak lazım? Bu fay sistemlerini yok sayamazsınız. Bu deprem kaynaklarını bilmeden deprem dirençli yapamazsınız. Antalya’da bazı depremler olmuş. 1459’da ve 1473’de 1851’de depremler olmuş. 1900 yılından bu yana çoğu Akdeniz’de genellikle 6 ve 6.1 büyüklüğünde depremler. Bunlar bize bir fikir verir, ama depremin ne zaman ne büyüklükte olacağı hakkında çalışma yapılarak doğru hesaplar elde edilebilir. Daha büyük depremler de olabilir. Seçeceğiniz belediye başkanına Antalyalı demeli ki ‘Beni yönetmeye mi talipsin o zaman Antalya’yı deprem dirençli yap’” dedi.
"İVMENİN ÇOK FAZLA OLDUĞU YERDE YAPILAR YIKILIR"
Antalya’da önce mikro bölgeleme çalışması yapılması gerektiğine dikkat çeken Görür, “Bu çalışmayı yapmak için fay analizi yapacaksınız. Bunlar incelenecek, bu faylar harekete geçerse nasıl bir risk oluşur onları hesap edeceksiniz. Bu bölgenin topoğrafyası çok önemlidir. Jeolojisini ayrıntılı olarak inceleyeceksiniz. Daha sonra yer altı jeolojisi çalışılacak. Bunların bir kısmı yapılmış. Bunların Antalya’ya özgü yapılması gerekir. Antalya’da VS30 kayma hızının haritalanması ve dağılımı yapılması lazım. Bu dalgalar nerede yavaşlıyor nerede hızlanıyor bunları çalışılması lazım. Antalya zemininde ivmenin çok fazla olduğu yerde yapılar yıkılır. Sen önce deprem dalgalarının girdiği zaman Antalya’nın yapısının uyumunu ortaya koymadan zemin üzerine ne yaparsa yap doğru dürüst anlamlı yapmıyorsun demektir. Asıl dinamik yerin alttadır. Bizi yıkan yerin altı kimse yerin altına bakmıyor. Yerin üstünde 30 katlı apartman yapıyoruz. Neden yapıyoruz, onu ben de anlamıyorum” ifadelerine yer verdi.
Görür, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“6 Şubat depremlerinde 5 milyon ton dinamitin patlaması gibi bir enerji ortaya çıktı. Antalya’nın neresi nasıl hissedecek, bunu şimdiden çalışmak gerekir. Böyle bir depremde Antalya’nın doğusu çok hasar görür. O kesime de şimdi gökdelenler dikiyorlar. Belki batısında binalar çok yüksek olmaması kaydı ile biraz daha dirençli olabilirler. Bina sanki suyun içerisinde gibi hareket etmiş oluyor. Ya dönüyor ya batıyor, bakıyorsun 8 katlı binalar 3 kat olmuş. Deprem şiddeti haritalarını da çizmek gerekir. Zeminin geo-teknik özelliklerini bilmek gerekir. Antalya’nın bütün alanlarında zemin dağılım haritasını yapmak gerekir. Tsunami nereden gelir bunları ele almak gerekir. Başkanın şunu düşünmesi lazım. ‘Bu tehlikeler gelirse Antalya’nın nasıl davranacağını da biliyorum.’ Bu deprem dalgaları nasıl zarar verecek onu düşünmesi gerekir. Antalyalı depremin ne olduğunu bilmezse Antalya’yı asla depreme hazırlayamazsınız. Toplumu önce bilgili hale getireceğiz. İmar ve iskan konusunda yapıların kontrolünde son derece hassas olması gerekir. Halk ve belediyenin birleşik olması gerekir. Bu konularda çok dikkatli olmak gerekir. Belediyenin birinci görevi halkın deprem kültürü hakkında çalışma yapacak. Ondan sonra alt yapı çalışmalarını ele alacak. Bunları şimdiden inceleyecek. Dayanmayacakları dayanaklı hale getirmesi gerekir."
“MARMARA’DA SANAYİ ÇÖKERSE TÜRKİYE DİZ ÜSTÜ ÇÖKER”
Depremler karşısında betonarme borusunun en kırılgan boru olduğuna dikkat çeken Görür, "Daha farklı malzeme kullanıyorlar. Borular taşın cinsine göre depremlerden etkileniyor. Hangi taşın içerisinde geçiyor, depremde etkisi ne kadar hiç bu konuda çalışma yok. Alt yapı yapılınca millet de alkışlıyor. Depremde bunlar karşımıza çıkıyor. Bir kenti depreme hazırlamak bina yapmakla olmaz. 11 ile bakalım yol yok, su yok. Yapılan bina sağlam olsa ne olur? Alt yapın yok. Yanlışa gitmemek gerekir, deprem bölgesinde nüfusu arttırmamak, yapı stokunu arttırmamak lazım. Antalya’nın o hale gelmemesi gerekir, ekosistemini korumalıyız. Güneydoğuda 100 milyon ton moloz taşındı. İstanbul’da 350 milyon tona yakın moloz çıkacak, bunu nasıl geri dönüşüme tabi tutacaksınız. Bunun cevabını kimse bilmiyor. Bunu Marmaray’a dökerseniz Marmara da sizi öldürmeye başlar. Antalya’nın ekonomisi denilince ilk aklıma turizm geliyor. Deprem geldiği zaman turizmin ayakta durması lazım ki kent kendini toparlasın. Turizmcilerin depreme hazır olması gerekir, sanayicilerin İstanbul’da depreme hazır olması gerekir. İstanbul’da deprem olursa Marmara bölgesinde sanayi çöküyor. Marmara’da sanayi çökerse Türkiye diz üstü çöker. Sanayici bilmiyor, sadece benim binam sağlam diyor. Deprem olduğu zaman her şeyi kaybediyorsun, depremden sonra kapını çalacak adam bulamıyorsun. Güneydoğuda doğru dürüst üretim yok, yıllarca da olmayacak. Antalya’da turizmin hasar görmemesi için gerekenler yapılmalıdır” dedi.
"AKLI BAŞINDA DAVRANALIM"
Prof. Dr. Naci Görür konuşmasını şöyle tamamladı: “Bizim birinci görevimiz yapı stoku değil bütüncül olarak depreme hazırlayacaksın. Ekonomisi deprem dayanıklı olacak. Bunlar olduktan sonra tesadüfen birkaç kişi ya ölür ya ölmez. Çin’de ve Japonya’da deprem olsa günlük hayat değişmiyor. Sistemi anlattığımız gibi yapmışlar. Depreme dirençli hale getirmedikten sonra biz bu dertten kurtulamayız. Tarihin çöplüğüne gideriz, gerçek beka meselesi budur. Marmara bölgesindeki sanayinin Anadolu bölgesine taşınmasını önerdim. İstanbul’un nüfusu da azalır. Her yeri Marmara bölgesine toplamak stratejik olarak doğru değildir. Japonya ve Amerika’daki gibi deprem eğitimini ilköğretimden itibaren sürekli anlatmamız gerekir. Aklı başında davranalım. Bu topraklar bizim, buranın deprem üreten bir mekanizmaya sahip olduğunu bilmemiz gerekir. 15-20 sene içerisinde bütün ülkeyi deprem dirençli hale getiririz."