MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

28 ŞUBAT'TA ALIN TERİ DÖKMEK

28 Şubat 2024 Çarşamba 15:44

Seyir halinde bir trafik; gidiş yönünde sivil araçlar ve geliş şeridini kapatan sıra sıra tanklar. Yıl 1997. Aylardan Şubat. Ülke Türkiye. İl Ankara. Sabahın erken saatlerinde, soğuk bir kış gününde Sincan'da bir cadde. Caddenin bu fotoğrafı günümüz genç kuşağına gösterilse ya İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği zulmünden bir kare zanneder ya da Ukrayna savaşından bir manzara. Suriye, Irak ve Libya'yı da saymıyorum. Mısır ve Afganistan hakeza...

Afganistan’daki ateşle Irak’ı yakan, aynı düşünce ile Suriye’yi yok olma noktasına getirip Arap Baharı’nı yaşatmayan karanlık zihniyet, o gün sokaklarımızda yürüttüğü tanklarla Türkiye’yi gelecekte örneği sıralanan ülkelerin durumuna düşürmek için biçilecek kefenin ölçüsünü alıyordu.

Yiyeceği kuzuyu kafasına koyan Kurt misali Sincan’daki bu tank şovlarına bahane, Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın “Kudüs Gecesi” gösterildi. 

Bu şımaran embesil tohumları bu toprakların bağrından gelen âlimlere, siyaset adamlarına göz açtırmadılar, nefes almalarına fırsat vermediler.

Bu uğurda nice Mendersler, Özallar, Muhsinler ve Coşanlar can verdi.  

Bu şovlu tank manzarası sıradan bir manzara değildi: 

Bu manzara, bin yıl sürecek dedikleri zulmün kol gezeceği bir dünya hayalinin gerçekleşeceğine inanan çürümüş kof beyinlerin ilham kaynağıydı.

Bu manzara, ellerindeki gücün şehvetine kapılan içimizdeki azınlık azgınların millete tepeden bakan kibrin göstergesiydi.

Bu manzara, bir milleti diniyle tüm bağlarını koparmaya kendini adamış şımarıkça küstahlaşan zihniyetin hiç kimseyi aldırmayışlarının ayak oyunlarıydı.

Bu manzara, milletin canına okuyacakların özleminde oldukları günlere hazırlığın balans ayarıydı.

Bu manzara, içimizde büyüyen yılan, çıyan ve akreplerin zamanı geldiğinde kustukların herzenin resmiydi.

Bu manzarayı gerçekleştirenlerin kör noktası ise Allah'ın hesabının zalimlere geçit vermeyeceği gerçeğiydi...

O günkü zalimler bir şeyin hesabını yapamamışlardı; 

O şey imandı. Hakikatti. Bu milleti millet yapan ruhuydu, değeriydi.

Bu millet tarih yazan bir milletti. 

Bu millet, destanlara imza atan bir milletti.

Bu millet, birgün Selçukluydu birgün Osmanlı. 

Bu millet, dünyaya bin yıl hükmeden geçmişin varisiydi. 

Buna kördü zalimler; hidayet yoksunu alçaklar...

Bu zalimler yanlız değildi elbette; her biri küresel şebekenin içimizdeki uzantılarıydı. Küresel zalimler değil miydi 2000'li yılları milenyum diye ilan edenler...

Tüm mesele Allah'ın dinine açılan topyekun bir savaşın hikayesiydi. Son iki asırda dünyada olup bitenler hep bu gayeye matuftu. Haliyle her İslam ülkesi için düşünülmüş ayrı ayrı sindirme planları vardı. Bu sindirme planlarının bizde hayat bulan şekli ise 28 Şubat'ta piyasaya sürülen Postmodern bir darbeydi. Bu darbe 80, 70 ve 60'ın kanlı darbelerinden farklı bir darbeydi. Yumuşak güç gösterisine geçişin sağlandığı bir darbe.

Bu milleti devşirmenin son hamlesiydi 28 Şubat.

Din ve değerleriyle sımsıcak bir hayat yaşayan bu millete öyle soğuk fırtınalar estirildi ki bir daha güneş yüzü görmesin istendi. 

O soğuk kasırgalarda dönemin dindar Başbakanının alnından boncuk boncuk terler akıttılar ki inanan insanlara bu terler gözdağı olsun.  Bulunduğu sofrada bile bile rakı içtiler ki dindarlığına halel gelsin.

Ruhu bitmiş, kafası mankurtlarşmış, nefsin zebunu karanlık yüzler;

Başörtülüye memurluk yaptırmadılar; üniversiteye örtüyü sokmadılar.

Cumalara izin vermediler...

Kanaat önderlerinin etki alanını daraltmak adına Kalkancılar, Gündüzcüler, Oktarcılar ve FETÖ'yü icat ettiler. 

Din öğrenilmesin diye Kur'an Kurslarını zincirlerdiler; imam hatiplere öğrenci gitmesin diye katsayı zulmüni dayattılar.

Üniversiteler ikna odalarıyla örtülü kızlarımıza işkence haline getirdiler.

Peygamber ocağından eşi örtülü, dindar komutanları meslekten men ettiler.

Ezher, Riyad ve Şam üniversitesi kökenli nice öğretmenin diplomalarını iptal ederek tüm haklarını ellerinden aldılar.

Dindar öğretmenleri, öğrencileri etkilemesin diye ya ihraç ya da sürgüne gönderdiler.

Sincan'ın caddelerinde 28 Şubat'ta yürütülen tanklarla verilmek istenen mesaj, bu milletin örf, adet ve dini hiçbir değerine yer verilmeyeceğiydi. 

Kamudan atılan başörtülülerin sivil hayatlarına da müdahale ediliyordu. Marketlerde dahi işe alınmamaları yönünde baskılar uygulanıyordu. Böylece dini yaşayış, dünyevi çıkarlarına ters düşüyor diye milletin kendiliğinden dinden soğuyup uzaklaştırılmaları hedefleniyordu. 

Ağlayarak işe gidip, ağlayarak eve dönmeyi o süreçte yaşattılar biz Müslümanlara. 

Görülmemiş baskı ve zulümlerin yaşandığı bir ülke haline gelmiştik.

Bir taraftan terör, bir taraftan ekonomik buhranlar bu milletin belini bükmek içindi. Buydu devşirme. Yeni Dünya Düzeninde İslam'a yer olmayacaktı; bu yüzden Pay-ı Tahttan teverrüs Türkiye düşürülmeliydi. 

Kim ne yaparsa yapsın, Yeni Dünya Düzeni bu milletin eseri olacaktır.

Bu millet; 

1071 destanını yazan bir millettir.

1453'te İstanbul'u fethederek Ortaçağa son veren bir millettir.

Çanakkale'de dünyaya meydan okuyan bir millettir.

15 Temmuz'da yıkılmadığını gösteren bir millettir.

Bin yıl sürecek dedikleri zulmü bir günde tarihe gömen bir millettir.

Bu millet Allah'ın yeryüzünde halifelik görevine soyunan bir millettir.

28 Şubat soğuklarını melteme çeviren bir millettir.

Bu millet, yavaşlar, tökezler hatta bir ara duraksar; fakat asla yıkılmaz. 

Bu milletle uğraşanlar bu milleti tanımıyor demektir.

Bu millet Tanrı Dağı'ndan neşet etmiş, Hira Dağı’nın nuruyla büyümüş, cihani zalime dar eden erkeği ve kadınıyla cihadı kutsi görev bilmiş, hak yolunun yolcusu güzide insanların meydana getirdiği bir millettir. Olimpus Dağı’ndan varsa gelene, bizim de bir çağı daha kapamaya yeminli iman dolu göğüslerden müteşekkil serhaddimiz var.  

Çünkü bu millet, Allah’a hizmete hayatını adamış bir millettir. 

Mustafa Salim.
28 Şubat 2024 Ankara Sincan

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Tahir
Mükemmel bir makale olmuş Allah razı olsun. O günleri görüpte, bu zhniyet ile kol kola gezen destek veren sözde Müslüman kişilere yazıklar olsun.
Mesut Hoca
Kaleminize yüreğinize sağlık hocam.