MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

KAFİRLER İSTEMESE DE ALLAH NURUNU TAMAMLAYACAKTIR

22 Ocak 2023 Pazar 19:51

Bir atasözümüz var “Gavurdan dost, domuzdan post olmaz” diye. Domuz postunda namaz kılınmadığı için kültürümüzde yeri olmamıştır; eti de haramdır bu hayvanın. Ne kadar kötü de olsa hayvanlar derekesinden de aşağılara inmiş insan müsvettelerinden bin kat iyidir bu hayvan.

Kutsal değerlerimize saldırı bu sefer İsveç’ten geldi. Osmanlı’dan sonra zaman zaman rastladığımız benzer hakaretler olsa da, bu son olayda üzerinde düşünülmesi gereken yönleri itibariyle farklılık arz eden bir durum olduğunu düşünüyorum.

Hakarete tevessül eden insanın inançsızlığı, İslam’a düşmanlığı, kindarlığı, dünyayı kendisinden başkasına dar görecek kadar bedbin oluşu, insanlıktan nasibini alamayışı, şeytanı dahi hayrette bırakacak derecede asiliği, hayvandan da aşağı bir derekede seyreden çukurlaşmış yapısı zaten gözler önünde. Bunun denaniyetini ifadede kelimeler yetersiz kalır. Habil ve Kabil ile başlayan iyi ve kötüden, doğru ve yanlıştan, güzel ve çirkinden, hak ile batıldan yana tavırlarla sahnelenen mücadele bugüne değin devam etmiş ve kıyamete kadar da devam edecektir. İman ve imansızlık mücadelesi hiç bitmeyecektir. Bu olayda da imansızlığın cephesinden iman cephesine bir saldırı olmuştur. Olacak da…

Küfür, hakkı örtmenin adıdır. İçine düşenin kendisine haksızlığıdır ve bir zulümdür. Zulüm, zulmetten gelir, karanlığın adıdır. Karanlıklar, aydınlığın zıddıdır. Aydınlığa müştak olmak bir hakikat olsa da yarasalar karanlıktan yanalar. Karanlığın kara sancağını taşıyanlar elbette olacaktır. Her peygamberin karşısında duran bu karanlık ruhlu insanlardır. Son dinin karanlıklar dünyasının sancaktarı Ebu Cehiller dün de vardı, bugün de olacak; kıyamete kadar da yolu var.

Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. Zikri indiren Allah, onu yine kendisi koruyacaktır.

Daha önce karikatörleriyle kutsalımıza hakaret edeni de gördük, sonucunu da…

Daha dün denebilecek bir olayı hepimiz gördük. Küçük yaşta evlendirildi denilerek yaptığı haberle birçok müslümanı töhmet altına alıp, bir ailenin itibarını sarsan kutsalımızın yol haramisi müfterinin yaptığını da gördük, başına geleni de…

Rabbim, züntikamdır. Cezayı hangi alemde dilerse orada verir. İmhal eder, lakin ihmaline yol yoktur. Mutlak adildir.

Bu girişilen adiliğin temelinde, küfrünü ızhar eden şahsın yaşadığı ülke olan İsveç’in NATO’ya üyeliğini, üye sıfatıyla bizim onları PKK’yı destekledikleri gerekçesiyle şerh koyarak kabul etmeyişimiz yatmaktadır. Görünen o ki, bu şenaatleriyle bize mesaj verilmek istenmektedir.

Daha önce de 11 Ocak 2023 tarihinde İsveç’te yaşayan PKK yandaşlarının başkent Stokholm’de gerçekleştirdiği  ve açıkça Türkiye ve Erdoğan’ın hedef alındığını gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a benzetilen bir maketin ayaklarında asıldığı da dünyanın gündemindeydi.

Erdoğan ve Türkiye hedef gibi gösterilse de hedefte olan İslam ülkeleriydi. Arkasında Batı olan PKK’nın da FETÖ’nün de bugün bitme noktasına gelmesi her ne kadar sadece Türkiye meselesi gibi görünse de tüm Müslümanları ilgilendiren yönüyle büyük bir oyunu bozduğumuz gayet açık anlaşılmaktadır.

Haksızlıkları sorgulayan güç Türkiye ve İslam aleminin önderliğini yapacak da yine Türkiye. Dünya bu gücün doğuşuna tanıklık ediyor. Batı, bu gücün doğmadan batışını seyretmenin hayalinde. Tüm meselenin özü bu gerçeklerdir.

Bu sebeple üzerinde düşünülmesi gereken daha başka şeylerin derdinde olmamız gerekir.

Malumu olduğu üzere, bu yıl gerçekleştireceğimiz genel seçim ülkemizin bir meselesi iken dünyanın gündemine oturması anormalinde ötesinde bir hal aldı. Bu seçimimiz dünyayı bir hayli meşgul etmiş durumda. Haricimizdeki dünyanın ilgi odağı olan bu iç meselemizde Batı’nın bunu  bize karşı hayranlıklarından mı yoksa korkusundan mı yaptığı hususunun vuzuha kavuşturulması gerekmektedir. Hiç kimse Batının bize hayranlığından dolayı böyle ilgilendiğini iddia edemez. Ancak mazlum dünyanın hayranlığını unutmamak gerekir. Batının ilgisinin korkularından kaynaklandığını söylemek herhalde abartı olmayacaktır.

Son yirmi yılda geldiğimiz seviye, içinde birçok şifreyi barındırmaktadır.

Bir kere dünyaya adaletle hükmeden bin yıllık geçmişimiz var.

İslam’ı kabul ederek dünya sahnesine çıkan ecdadımızın başarısının altında inancı var.

Başarılı bir yönetim tecrübesi var.

Hak davaya verdiği bir sözü var.

İstanbul’u bu dava uğruna feth etti; Roma’yı fethi de unutmuş değil bu millet.

Osmanlı’nın yıkılışıyla hedefine vardığını zanneden Batı, uyanan bir Türkiye karşısında geçmişimizden mülhemle uykuları çoktan kaçmış durumda.

Bu milletin imanıyla olan bağlarını koparma adına bir yüzyılımızı ipotek alan Batı, bunu darbelerle, terörle, çeşitli entrikalarla yapmaya çalışsa da milletin diniyle buluşmasına mani olamadı. Onlar yalan tarihle neslimizi geçmişinden koparmaya çalışsalar da hakikatin gün yüzüne çıkmış olması planlarının akamete uğramasına neden olmuştur. Ne yalan söyleyen tarih utanıyor, ne de Batı yapıp ettiklerinden.

IMF’ye borcunu ödeyerek boyunduruğa aman vermeyişimizden sonraki dünya beşten büyüktür biçiminde tezahür eden dik duruşumuz, one munite deyip zalime dur deyişimiz, Olsa patlamasıyla, Gezi olaylarıyla, Hendek kazımalarla, Kobanilerle, MİT Tırları rezaletiyle, 17-25 Aralık bizi tamamen derdest edecek planlarıyla ve en sonunda 15 Temmuz’da giriştikleri şenaatleriyle bu milleti hepten tarihe gömme saldırısıyla karşılık bulması, Batının korktuğunun işaretlerinin de ötesinde cinnet geçirişinin kriz nöbetleridir.

Evet, Batı uyanan bir devden korkuyor.

Hesap sorucu gücün doğuşundan korkuyor.  

Korkunun ecele faydası olsaydı bu saldırılar elbette işe yarardı.

Umudunu muhalefete bağlayan Batı, İHA ve SİHA korkularını onların ağzıyla dillendirmekte. Bir projesi olmayan altı kafadarın ağızlarını her açtıklarında yakarız, yıkarız yollu salvoları kimin elinin kimin cebinde olduğunu göstermesi bir yana ne kadar gülünç duruma düştüklerini gören Batı, son ümitlerinin de işe yaramayacağını görmüş olmalılar ki korkularından akıl tutulması davranışlar sergilemeleri boşuna değildir.

Kur’an’a saldırmaları bu akıl tutulmasının bariz bir örneği.

Fransa’daki dansı bir asır boyu yasaklatan Kanuni’yi unutmuş değil Batı.

Roma’nın fethine müştak bir millet durdukça karşılarında, geçmişin kuyruk acıları bir bir geçmekte ecnebinin gözü önünde.

Korkmaları doğaldır.

Minarelerinden yükselen ezanların gür sadasıyla, Ayasofya’yı müzeye çevirmekle övünüp Helen Medeniyeti’nin hayalini kuranlara dünyayı kendilerine dar edişimiz, güçlü bir Türkiye’nin zalimlere ne yapacağının işaretleriyle doludur.

Bu işaretler Batı’nın ödünü koparan en büyük korkularıdır.

Yenemeyecekleri bir bileğin antramanı devam ediyor ve maça çıkacak günü bekliyor. Batı bundan korkuyor.

Batı, ecdadımızın neler yaptığını çok iyi bildiği için güçlü bir Türkiye ile sahaya indiğimizde neler yapacağımızı da çok iyi bilmektedir.

Hüküm sürdüğümüz dünya başta olmak üzere dünyanın neresinde olursa olsun yaptıkları zalimliklerin hesabını soracağımızı da iyi bilmektedirler.

Bir İsveçlinin kutsalımıza saldırısının arkasında iki yüzlü, sahtekar Batı’nın olduğunu biliyoruz.

Mustafa SALİM

22 Ocak 2023, ANKARA

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Abdullah
Hocam, Rabbimiz Kur'anda o İsveçli için de ayet ile 1400 yıl önce bildirmiş. " Biz insanları en güzel surette yarattık. Sonra doğru yoldan çıkanları, Kötülüğü tercih edenleri Aşşağının Aşşağısına indirdik" Bu aşşağının aşşağısı adama , Rabbim zaten cezasını yaşarken de vermiş. Polis koruması altında korku içinde yaşıyor..
Özcan Öztürk
Kutsalımıza saldırınca vazgeçeceğimizi sanacak kadar aptal ve zavallılır. Oysa öfkemizi bilediklerinin farkında değiller. Rabbim böyle bir aşağılık işin cezasını ahirete bırakmadan bu dünyada belasını verecektir.İnşallah bizim elimizle cezalandırır